top of page
Artistry_Posse-removebg-preview.png
Yazarın fotoğrafıBeliz Nuri

Iyileşiyorum...



“Beni sevdiğini göstermek için para harcamana gerek yok” dedim.

“Zaten sevdiğimi göstermek için değil karşıma çıktığı ve üzerine yakışacağını düşündüğüm için aldım “ dedi.

“Peki, ben de sana bir süpriz yaptım.” heycanla içinde alerjen birşey olmadığını gösteren küçük `içindekiler` stickeri bile bulunan, ekmeğin üzerine sürülebilinir tarifimi gösterirken tadına bakmasını umuyordum. Halbuki onun harcadığı paradan beklentisi olan `tapılma` gerçekleşmemişti. Tam da bu yüzden tadına bakmayı geçtim kapağını açıp neye benzediğine bakmadığı tarifime geçiştirme bir “çok güzelmiş” dedikten sonra, aldığı hediyeler hakkında yorum yapmaya devam etti. Beni sürekli sevdiğini ve benim bu sevgiye layık olmadığımı söyleyen, ima eden ve sürekli benim yerime konuşan bu kişinin sevgi anlayışını şu noktada farkındayım, fakat kendisinin asla farkedemeyecek olması kalbimin en buyuk yarasıdır. Ilgilendiğim hiç birşeyle ilgilenmeyen, sormayan, nasılsın demekten aciz bu kisinin bana en cok konuşmayı sevdiği anlar beni ezebildiğini düşündüğü anlardır. Ben hiç hatırlamıyorum bana hayallerimi sorduğunu, hiç hatırlamıyorum yaptığım birşeyi büyük bir gururla gösterdiğimde gerçekten emeğimi görüp taktir etmesini. Şimdi bu satırları okusaydı, “ne zaman gösterdiğin birşeye bakmadım” diyeceğini duyar gibiyim. Sırf baktım deyip üzerine çıkabilmek adına göz ucu ile, saniyenin 10 da biri kadar kısa bir sürede gururla gösterdiğim herşeyi anlamsızlastırdiğını, hiç bir zaman kendim olabileceğimi göstermediği, çocukluğumdan bu yana beni onaylaması gereken yerlerde kırıcı bir sessizliğe bürünüp yaptığım herşeyi henüz doğurmadan, “eğer en yakınımın yaptığıma ilgisi bu ise, dışarıya layık olmadığı” düşüncesi ile öldürdüğümün; bana en çok konuşmayı sevdiği anların beni assağılayabileceği anlar olmasının ve normal bir sohbetimizin asla olmayışının burukluğunu bugüne kadar taşımışım. Ona göre problem her zaman benim, bana göre insanların ağaçta yetişmediği gerçeği herşeyi açıklıyor. Yetişkin hayatıma kadar taşıdığım öğrenilmiş umutsuzluk, matyr complex adını verdiğimiz `mağduriyet psikolojisi`, yetersizlik hissinden doğan sevilmeme, istenmeme, terkedilme korkusunun beni asıl kişiliğimden çok uzağa hatta fonksiyonları körelmiş bir birey yaptığını farkettiğim de tüm akranlarım universiteyi bitirmiş, kendi hayatlarını kurmuştu. Ben ise bir zamanlar hayalleri olan kızı kurtarmak yerine parmağımı doğrultmuş senin yüzünden, senin yüzünden diye onu bunu küstahça suçluyor ve aslında küçükken kurduğum hayallerimin peşinden gitmeyişime, kendime olan ihanetimden dolayı en çok kendime kızıyordum. sanırım öğrenilmiş mağduriyetin verdiği acındırma, kendine acıma gibi anlik rahatlamalarla asıl beynimde bildiğimden kaçıyordum. Bir gün herşey değisti. Bir gün, kendimle yüzleşecek cesareti buldum ve artık sevilmeyi bekleyen küçük çocuk olmadığımı ve hayallerimden sadece benim sorumlu olduğumun bilincine vardım. Aslında alt belleğimde bildiğim fakat alışılmiış mağduriyetin verdiği rahatlıktan kaçıp kendimi ve nereye kadar gidebildiğimi görmekten korktuğum için vazgectiğim her şeyin sorumlusunun ben oldugumu farkettigim an ben tekrar doğmuştum. Iyileşmeyi çoğu sakinlik diye tanımlasa da bu karakter yapısına bağlı olduğu kadar bastırılan suçluluk duygusunun yarattığı öfkenin sağlıklı kontrolüyle ve alışkanlık düzenlemeleriyle yapılanan bir olaydır.




29 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


web_edited.jpg

Archive

WRITER

Belize Nuri

bottom of page